Reis Pirinç Nerede Üretiliyor? Bir Tahılın Politik Ekonomisi
Bir siyaset bilimci olarak, bir tabak pilavın ardındaki iktidar ilişkilerini, kurumsal yapıları ve ideolojik anlamları sorgulamak, yüzeyde masum görünen bir gıdanın nasıl bir güç ağının parçası olduğunu anlamak demektir. “Reis Pirinç nerede üretiliyor?” sorusu, sadece coğrafi bir merak değil; aynı zamanda devlet, sermaye, vatandaş ve doğa arasındaki politik bağların görünür hale gelmesidir.
Bir Markanın Anatomisi: Reis ve Devletin Gölgesi
Reis Gıda, Türkiye’nin en tanınan markalarından biri olarak, üretim zincirini Trakya, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu gibi verimli ovalara yaymıştır. Ancak, bu coğrafi üretim dağılımı aynı zamanda tarımsal politikaların, devlet teşviklerinin ve piyasa regülasyonlarının doğrudan bir sonucudur. Devletin tarım politikaları üzerinden kurduğu hegemonya, sadece çiftçinin ne ekeceğini değil, vatandaşın ne yiyeceğini de belirler. Burada “üretim” bir ekonomik faaliyet değil, bir iktidar pratiği haline gelir.
İktidarın Sofradaki Yansıması
Pirinç, devletin gıda güvenliği politikalarında “stratejik ürün” olarak tanımlanır. Bu tanım, üretim yerlerinden market raflarına kadar her aşamada bir gözetim ağı oluşturur. Bu ağ, hem yerli üreticiyi desteklediğini iddia eden bir milli ekonomi söylemi üretir, hem de dışa bağımlılığı azaltma hedefiyle ulusalcı bir ideolojiyi besler. Ancak, aynı anda, küresel tahıl ticaretinde faaliyet gösteren çokuluslu şirketlerle yapılan anlaşmalar, bu milli söylemi sarsar. O halde sormalıyız: Gerçek iktidar kimde — devlette mi, sermayede mi, yoksa sofradaki tüketicide mi?
Kurumsal Yapıların Gölgesinde Pirinç Politikası
Türkiye’de pirinç üretimi Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ve Tarım ve Orman Bakanlığı denetimindedir. Bu kurumlar, fiyat istikrarı adı altında piyasanın yönünü belirler. Ancak bu “istikrar” söylemi çoğu zaman, küçük üreticinin rekabet gücünü azaltan bir bürokratik mekanizmaya dönüşür. Burada bir paradoks vardır: Ekonomik adalet adına uygulanan politikalar, üreticiyi daha bağımlı hale getirir.
Bu noktada, erkek egemen ekonomik akıl devreye girer. Erkeklerin stratejik, güç odaklı ve kontrol merkezli üretim mantığı, “verimlilik” adına çevresel ve toplumsal dengeleri geri plana iter. Buna karşın, kadın üreticilerin ve kooperatiflerin geliştirdiği katılımcı ve demokratik yaklaşımlar, yerel ekonomiyi sürdürülebilir hale getirir. Bu durum, toplumsal cinsiyetin bile tarımsal iktidar ilişkilerinde belirleyici olduğunu gösterir.
İdeolojinin Sofrada Görünmez Eli
Reis Pirinç sadece bir markanın adı değildir; aynı zamanda bir ideolojinin yansımasıdır. “Reis” kelimesinin çağrışımı bile, liderlik, otorite ve güven kavramlarını beraberinde getirir. Markanın bu isim üzerinden kurduğu sembolik anlam, tüketicinin zihninde “yerli ve milli” bir kimlik oluşturur. Böylece alışveriş, bir tüketim eyleminden çıkıp vatandaşlık performansına dönüşür.
Tüketici, raftan Reis markalı pirinci seçtiğinde, sadece bir gıda ürünü değil, bir kimlik beyanında bulunur. Ancak bu kimlik, gerçekten bireysel bir tercih midir, yoksa medya ve ideolojik aygıtlar tarafından şekillendirilmiş bir vatandaşlık rolü müdür? Bu seçim, özgürlük mü, yoksa içselleştirilmiş bir yönlendirme midir?
Vatandaşlık, Toplumsal Etkileşim ve Gıda Egemenliği
Gıda üretimi, bir toplumun en somut egemenlik göstergesidir. Ancak bu egemenlik, sadece devletin elinde değildir. Kadın üreticilerin, yerel kooperatiflerin ve çevreci girişimlerin artışı, yeni bir vatandaşlık anlayışının doğduğunu işaret eder. Bu anlayış, sadece tüketen değil, üretim süreçlerine katılan, denetleyen ve sorgulayan bir yurttaş tipi yaratır. Erkeklerin stratejik güç aklı ile kadınların etkileşim ve dayanışma temelli yaklaşımlarının birleşimi, demokratik bir tarımsal düzenin temelini atabilir mi?
Belki de asıl soru budur: Bir tabak pirinç, bizi sadece doyurur mu, yoksa bizi birer siyasal özneye mi dönüştürür?
Sonuç: Pirinçten Daha Fazlası
“Reis Pirinç nerede üretiliyor?” sorusunun cevabı, haritada bir nokta değil; iktidar, ideoloji ve vatandaşlık arasındaki gerilim hattıdır. Pirinç, sadece tarlada değil, siyasetin tam kalbinde üretilir. Her tanesi, bir güç ilişkisini, bir kimlik inşasını ve bir toplumsal düzen tahayyülünü taşır. O halde bir dahaki sefere sofraya oturduğumuzda, sadece tadına değil, arkasındaki siyasi hikâyeye de bakmalıyız.